Muhalefet partileri neyle meşgul?

12 Ağustos 2010 Perşembe

12 Ağustos 2010 Perşembe

Muhalefet partileri neyle meşgul?

Cevabı biliyoruz aslında, miting adı altında polemiklerle vakit kaybetmekle meşguller. Millete “referandumun ne anlama geldiğini, tek parti tarafından yapılan ve Anayasa Mahkemesi’nin de yurt içinden ve dışından ciddi baskı altına alındığı için çekingen davranıp doğru kararı veremediği değişiklikler kabul edildiği takdirde neler olabileceğini anlatmaları gerekiyor.
Oysa onlar “memur-işçi”, “villa”, “Yüce Divan” gibi konularda ağız kavgası yapıyorlar.
Aslında referandum ve yaklaşan seçimin güvenli şekilde yapılabilmesini, sandıklarda oyların tek tek not edilmesini ve bilgisayar sonuçlarıyla anında karşılaştırılmasını, gümrük kapılarındaki sandıkların, oyların güvenceye alınmasını, “hayır” oylarına bile evet mührünün basılmasını önlemeyi sağlamak zorundalar ama bu konularda tek ses duyulmuyor.
Miting meydanlarındaki kalabalıkların yanıltıcı olabileceğini, demokrasinin geleceği açısından böylesine önemli bir değişikliğe oy verecek vatandaşların popülist söylemlere, sloganlara aldanarak yanlış karar verebileceğini, bu nedenle en anlaşılır şekilde açıklamalarla aydınlatılması gerektiğini düşünen yok.

OLUMLU MADDELER
Bir de yapılan değişiklikte çok önemli zarar verecek iki maddenin yanındaki olumlu maddeler var. Bunların TBMM’den geçirilmesi ve referanduma sadece yüksek yargıyla ilgili 2 maddenin götürülmesi için CHP iktidar partisine çağrı yapmış ama AKP kabul etmeyerek hepsini aynı pakette halkın önüne sunmuştu.
Bu son derece yanıltıcı bir durum ama istenen de buydu zaten. Onun için “Ben aslında o iki maddeye ‘hayır’ demek istiyorum ama diğer maddeleri de yararlı buluyorum, vazgeçemiyorum” diyenlere muhalefet partileri gereken kolaylığı sağlayabilir.
“Siz sadece yargı bağımsızlığını ortadan tümüyle kaldıracak olan iki maddeye oy verin. Söz veriyoruz diğer maddelerin değiştirilmesini referandumdan sonra biz teklif edecek ve destekleyeceğiz” diyebilir.
İnanın bu öneri bile vatandaşların mektuplarıyla geliyor ama nedense milletvekillerinden duyamıyoruz.
Bu referandum geri dönüşü olmayan bir yolun giriş kapısıdır. Ülkesini gerçekten seven herkesin o kapıda görevini yapmasından başka da çözüm yoktur.
Eğer ihmaller sonunda, tüm kurumların arkasından yüksek yargının bağımsızlığı da kaybedilirse en büyük sorumluluk muhalefet partileri ile “Bayram ertesiydi gidemedim” diyenlere ait olacak. Bence bu referandumda oy vermeyenler kendini vatandaş bile zannetmemeli artık! ***
Referandumu anlatma kampanyası!
Gelen mektuplardan, pazarda, takside, bankada ve her yerde karşılaşıp da konuştuğum “her kesimden vatandaş”ın sözlerinden birçok kişinin referandumda neye oy vereceğini bilmediği anlaşılıyor.
Bu nedenle ben bugünden başlayarak bir kez daha ve daha net olarak yapılan Anayasa değişikliği ile ilgili bilgi vereceğim. Bu bilgileri hazırlarken Türkiye kadar Avrupa hukuku konusunda da uzman olan Anayasa hukukçusu Ekrem Ali Akartürk’e de sorular yönelttiğimi bilmenizi isterim.
Akartürk söze “Referandum demokrasi getirseydi 1982 Anayasası gibi halkın yüzde 90’ın üstünde evet oyuyla kabul edilmiş olan Anayasa’ya; bugün hâlâ 17 kez değiştirilip demokratikleştirildikten sonra bile ‘darbe Anayasası’ denmezdi. Aslına bakarsanız ona darbe Anayasası diyenlerin hepsi millete saygısızlık etmiş oluyor. Bugün halkın yüzde 90 oyuyla kabul edilen 82 Anayasası’na darbe Anayasası deniyorsa bu referandumda yüzde 51 evet çıksa demokratik mi olmuş olacak?” diye başladı.
Ve muhalefet partilerini, böylece parlamentoyu devre dışı bırakarak Anayasa değişikliği hazırlanmasının ve referanduma sunulmasının büyük yanlış olduğunu söyledi. Devam edelim...
SONRADAN ÇAĞRI
Böyle bir Anayasa değişikliğinde önemli 2 nokta vardır; 1) Hazırlanışı 2) İçeriği
1) Anayasa değişikliği bir TOPLUM SÖZLEŞMESİ olduğu için tüm demokratik ülkelerde Anayasa değişiklikleri taslak aşamasında barolar, muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, ülkenin bilim adamlarının katkısıyla, ORTAK METİN olarak hazırlanır. Bizdeki gibi hazırlandıktan sonra muhalefet partilerine 3 günlük süre vererek katılım ve onay beklenmez. Çünkü böylesine önemli bir konu 3 günlük mesele değildir. Batı ülkelerinde parlamentolar lider tarafından değil, halk tarafından seçildiği ve demokrasi özümsendiği için Türkiye’den çok farklıdır. Buna rağmen o ülkelerde önemli kararlar parlamentonun 2/3 nitelikli çoğunluğu ile alınır. Bizde ise hem Avrupa örnekleri veriliyor hem de öte yanda tek bir partinin çoğunluğu ile karar vermekte israr ediliyor.
Yarın yapılan değişiklikte anlaşılmayan noktaları açıklamaya devam edeceğim.


Ruhat MENGİ
Vatan




0 yorum:

Yorum Gönder

Teşekkürler...

 
Kemalist Kuvvet © 2011 | Designed by RumahDijual, in collaboration with Online Casino, Uncharted 3 and MW3 Forum
www.yuzde55.com