“28 Şubat’ın
mağduru” kim? Tayyip Erdoğan’a göre
kendileri, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’ye göre ise Necmettin Erbakan..
Kılıçdaroğlu,
Erdoğan’a hitaben “28 Şubat sen Başbakan
olasın diye yapıldı. Hakkını verelim, rahmetli Erbakan milliciydi. Kendi
ülkesinin çıkarlarını savunurdu. Sen ise kendi ülkenin çıkarlarını pazarlayan
birisin” dedi.
Bahçeli de “Olan maalesef rahmetle andığımız merhum
Necmettin Erbakan Bey ve arkadaşlarına olmuştur. AKP’nin bir 28 Şubat yapımı,
klasiği, sürümü ve imalatı olduğu şüpheye yer bırakmayacak kadar net ve
berraktır” dedi.
28 Şubat süreci, tek
başına ele alınamaz. Graham Fuller ve Paul Henze, 1980’li yıllardan
itibaren, “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus
devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve
çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam’dır.
Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” demeye başlamıştı.
Refah Partisi’nden
bir Yenilikçiler hareketi doğmasını isteyen ve bu amaçla 1996 yılında partinin
Topkapı’daki il merkezinde Abdullah Gül’e tavsiyelerde bulunan kişi, CIA
istasyon şefi Graham Fuller’dir! Hatta 1996 yılında, Tayyip Erdoğan’ın
Başbakan, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olacağını bile söylüyorlardı.
DSP’nin çökertilmesi
sırasında Abdullah Gül, ABD’de CFR’nin beyni Morton Abramowitz ve ABD Dışişleri
Bakan Yardımcısı Mark Grossman ile görüşmüştü. Tayyip Erdoğan da daha RP
Beyoğlu İlçe Başkanı iken, Morton Abramowitz ile görüşmüş ve CIA’nın önemli
şeflerinden Graham Fuller ile temasa geçmişti. Erdoğan, Amerika’nın Adana
Konsolosu Elizabeth Shelton, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Caroline Hagins, ABD
Büyükelçilik Müsteşarı Silwer Lawrens ve CIA görevlisi Kenny Bob ile de
görüşüyordu!
Erdoğan’ın AKP’yi
kurmadan önce 18 Temmuz 2001’de İsrail Büyükelçisi David Sultan ile görüştüğü
de basına, “Erdoğan’ın yeni oluşacak
partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği yolunda garanti
verdiği” şeklinde yansımıştı.
Abdullah Gül de bir
taraftan İngiltere Büyükelçisi Sir David Logan’ı makamında ziyaret ederek parti
çalışmaları hakkında bilgi veriyordu!
CIA şefi Graham
Fuller de tam o sıralarda Fazilet Partisi’ndeki gençlerin baskın çıkacağını ve
’Yenilikçi Hareket’in ılımlı İslam’a liderlik yapacağını söylüyordu!
Sonunda, Tayyip
Erdoğan’ın önündeki bütün yasal engeller, sihirli bir dokunuşla kaldırıldı.
Erdoğan, gayrimeşru bir ara seçimle TBMM’ye sokuldu, AKP’nin başına getirildi.
Bu arada AKP’nin parti programı, yerel yönetimlere özerklik vermeyi öngören
gizli bir CFR memorandumundan aynen kopyalanıp hazırlanmıştı. AKP, CFR’nin
verdiği gizli programla kurulmuştu!
ABD adına, Dinesh
D’Souza’nın “Biz İslam köktenciliğini dönüştürmeliyiz, Onları
liberalleştirmeliyiz” diye başlattığı fikir jimnastiği, Türkiye’yi ’Truva Atı’olarak
kullanarak bütün Orta Doğu’yu işgal etme girişimine işte böyle dönüştürüldü.
Nitekim Fuller, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye kitap yazarak, Türkiye’yi Türk devleti
olmaktan çıkarma projesini Osmanlıcılık diye gösterecekti.
Bugünlerde “Gölge CIA” diye bilinen istihbarat kuruluşu
Stratfor’un yazışmaları da yayınlanıyor. Orada Emre Doğru adlı bir kişi,
verdiği raporlarda, CHP yönetimine giren bir kişinin de “bilgi kaynaklarından biri” olduğunu bildiriyor! Yine Stratfor
yazışmalarında, Tayyip Erdoğan’ın, Kissinger’e
“Bir noktada İsrail’le köprüleri atıp, İslam dünyasına yaklaşacağını”
söylediği belirtiliyor ve Kissinger’ın
“Erdoğan, İslam dünyasının lideri olma niyetinde” dediği anlaşılıyor.
Kissinger sıkı bir
Yahudi milliyetçisidir! Erdoğan da ona İsrail ile köprüleri atacağını söylüyor!
Peki köprüleri ne zaman attı? “One
minute” tiyatrosu ve Marmara gemisi
baskını sırasında değil mi? Biz bu gösterilerin, Erdoğan’ın İslam dünyasında
liderliğini sağlamak için İsrail ile birlikte planlandığını söylemiyor muyduk?
Bu tablodan
anlaşılıyor ki, 28 Şubat süreci de aynı şekilde planlandı ve sahneye konuldu .
Arslan Bulut
Yeniçağ
0 yorum:
Yorum Gönder
Teşekkürler...