Bundan böyle
cemaate cemaat denmeyecekmiş, hayırlısı inşallah, bizler de zaten mahkeme
üstüne mahkeme ne diyeceğimizi şaşırmıştık, C. desek ‘cin’ anlıyorlar, Z. desek
zebani anlıyorlar, Ş. desek şeytan anlıyorlar, kısaltıp G. desek Can Yücel gibi
anlıyorlar, ALFABEMİZDE HAYIRLI BİR HARF KALMADI, biz de ne diyeceğimizi
şaşırdık.
Bundan böyle
‘camia’ denilecek tez elden ‘gestapo genelgesini’ ilk elden uygulayan Taraf
Başyazarı Ahmet Altan Bey oldular, bence de uygundur, çünkü, alfabetik
düzenlemeye göre Ahmet Altan’ın hem baş harfi A hem son harfi A. Soner
Yalçın’ın Y’si, Terkoğlu’nun T, Genç’in G’si, bize daha çok sıra var.
Bir
edebiyatçı olarak ‘camia’nın da yanlış anlamalara yol açacağını düşünüyor ve bu
kelimeyi yazılarında en çok kullanan acizane biri olarak ‘cam’ olarak
kısaltılmasını teklif ediyorum, üstelik ‘cam’ kelimesi cemaatin cam gibi
şeffaflığını da çok güzel ifade eder.
Ancak AK
Partiye de artık AK değil ‘süt’ demenin zamanı çoktan geldi. Şimdi azizim, cam
diyormuş ki Uludere’nin emri başbakandan geldi onun ümüğünü sıkarız, süt de
diyormuş ki Dink’in katilleri cam’dan, hiçbir yere kımıldayamazlar.
Cam’la Süt
bu yüzden birbirine girmiş, bir hayvan masalı ‘fabl’ gibi oldu demeyin.
Kanuni’nin sadrazamı Lütfi Paşa yobazlığıyla fıkralara konu olmuş. Kelile ve
Dimne Hint’in en meşhur hayvan masallarını anlatır. Bir şairimiz yıllarca
çalışıp bu masalları Arapça’dan Türkçe’ye çevirir, Lütfi Paşa’ya takdim eder.
Lütfi Paşa
kitabı okur, çevirmene, ‘be terbiyesiz adam, pabuca nasıl mesh yapılır, orucu
neler bozar, gibi dini meseleleri yazmıyorsun, kalkmışsın KARGA AĞZINDAN BANA
HİKMET anlatırsın, yıkıl karşımdan.’ deyip adamı kovmuş.
Kanuni’ye
sadrazam olmuş ama hayvan masalına karga ağzından hikmet diye küçümsüyor,
olsun, günümüzde KARGA AĞZINDAN HİKMETLER’i çoktandır baş yazarlardan
dinliyoruz.
Cam’la Süt
davalık olunca aklıma geldi, Fatih döneminde kadının biri ‘yahu bu kadılık çok
zor iş, davalı bazen büyüklerden olunca karar vermek güç oluyor’ demiş.
Meşhur alim
Mevlana Hızır Kadının bu sızlanmasına karşılık, ‘canım o kolay o zaman bir
tarafın lehine karar verirsin. Asıl zorluk hem davalı hem davacı ikisi de
ekabirdense işin zor.’
…
Neyse
efendim, birgün Fatih’in defterdarı padişaha, ‘hünkarım Hindistan’da zehirli
bir akrep var soktuğu herkesi öldürüyor’ demiş.
Akrep siyah
mı siyah ama cam gibi parlıyor, halk bu akrepten korunmak için her şeyi yapıyor
ama nafile, sonunda halk, geceleri cam gibi parlayan katran siyahi akrepten
korunmanın yolunu bulmuş, şöyle, köpek bokunu sütte ezip her hafta bir defa
yiyor, demiş.
Fatih
Sultan: Bu hikayeyi bir yerden mi duydun yoksa gördün mü? Demiş.
Defterdar:
Kulunuz hünkarım, bizatihi orada bulunup şahit oldu.
Deyince,
Fatih Sultan: Be adam sabah akşam köpek boku yemişsin, bunu bile bir marifet
maceralı bir hikayeymiş gibi anlatıyorsun.
Kaç gündür
Taha Akyol’undan Mehmet Ali Birand’ına onlarca köşe yazarını köpek bokunu bir
marifetmiş gibi anlatıyorlar.
.
Birgün
Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin kapısında şeyh, bir köşeye dayalı bir baston
görünce, ‘bu Frenk değneği kimin?’ demiş, sahibi Arif Efendi hemen cevaplar,
‘korkmayın efendim ben onu Müslüman ettim’ der.
Cemaat,
camia, cem, cumhur, cuma, cümle, vs. bunların hepsi aynı Arapça kökenden gelme
kelimeler, bilmem farkında mısınız çoktandır ‘dinden imandan’ çıkıyor bu
kelimeler, çünkü, hukuk dışı, ahlak dışı, insanlık dışı, o kadar yargısız
mahkemenin iftiranın yaftalamanın karalamanın casusluğun konusu oldular ki,
artık bu camiaya her gün sütle dövülmüş köpek boku yedirerek temizlik
yapamazsınız.
İftira,
yargısız tutuklama, karalama, dijital terör, sehven terör, hepsi cam’dan olunca
‘oh ne ala Müslümanlık, ne ileri demokrasi’ oluyor, nasıl oluyor.
Birgün
Çingene çalgıcıları bir düğünde çalıyor, bir Mevlevi, bu çalınan nedir,
deyince, Çingene, bunun adı ‘çiftenara’dır, der. Mevlevi, ‘olur mu canım buna
Kudumü Şerif’ derler, diye itiraz eder.
Çingeneyle
Mevlevi arasında tam kavga çıkacakken, şeyh araya girer, ‘tartışmaya gerek yok,
Çingene düğünde çalarsa ‘çiftenara’ olur, dergahta Mevlevi çalarsa, adı Kudümü
Şerif olur’.
Bence de.Dün
başkaları yapınca darbeydi, hukuk dışıydı, zulümdü çünkü ‘çiftenaraydı’. Şimdi
kendileri yapınca adı, okunmuş üflenmiş tespihlenmiş dualanmış Kudümü şerif,
olur.
Nihat Genç
0 yorum:
Yorum Gönder
Teşekkürler...