SEVGİLİ
okuyucularım, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 1920 yılında yeni bir devlet
kurdular, vatanı ve milleti kurtardılar. 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi,
devrimler birbiri ardına yapıldı.
O süreçte,
bugünkü bazılarının ataları “Şeriat isterük” diye haykırıyor, devlete isyan
ediyor, düşman ordularına karşı savaşan Mehmetçiği arkadan vuruyordu.
Devrimler
yapılırken de aynı şey oldu. Yine isyan ettiler.
Yıl 1933…
Cumhuriyetin 10. yılında eksiğimiz epeyce vardı ama çok şey başarılmıştı.
Onurlu Türkiye’nin fakir insanları “Çıktık açık alınla on yılda her savaştan/
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan/ Başta bütün dünyanın saydığı
başkumandan / Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” diye haykırarak, bu
onurlu ülkenin başı dik bireyleri olarak gururlanıyordu.
Aradan nice
yıllar geçti ve bu günlere geldik.
Hay gelmez
olaydık.
Şimdi
gündemde başka konular var!
Devleti
Tayyip mi, yoksa Fethullah mı yönetiyor! İkisinin arası nasıl? Niye
birbirlerinden gıcık kapmışlar!..Poliste Fethullah’ın mı, yoksa Tayyip’in mi
sözü geçiyor!..
Tayyip geçen
sefer ameliyat olduğunda Fethullah geçmiş olsun dememiş ama bu kez demiş! Bu
çok önemli (!) haberler gazete manşetlerinde yer buluyor…
Özel yetkili
savcı ile MİT kapışmış, savcı MİT’in üzerine gitmiş. Vay, sen misin bunu
yapan!..Çözüm hazır. Önce savcıyı görevden al. Sonrasında hemen iki satırlık
bir kanun çıkarıp işi bitir. Müsteşar Bey yeni kanunla kurtarılacakmış. Adamına
göre kanun olmazmış, hukuk sistemi altüst edilmiş, kişiye özel kanun
geliyormuş, kim takar!
Meclis’te
kelle çoğunluğun varsa her şeyi yaparsın.
Hay yapmaz
olaydınız.
X X X
Medyada
tartışılıyor… İstanbul’da görevden alınıp Ankara’da pasif görevlere atanan
polis şefleri acaba Fethullahçı mı, yoksa Tayyipçi miymiş!
Polis,
Ankara’daki ABD büyükelçiğine gidip Ergenekon konusunda hem de iki kez brifing
vermiş. Birinin ismi bile belli.
Hükümet önce
inkar etti, ortaya yeni belgeler çıkınca suspus oldu.
Wikileaks
belgelerinde yer alıyor ve yazdık. Başka polisler İstanbul’daki ABD
başkonsolosluğuna gidip Fethullah’a yeşil kart verilmesi için yardımcı
olunmasını istemişler.
Hükümetten
tık yok!
Adına
Fethullah denilen cemaat lideri tam 12 yıldan bu yana ABD’de yaşıyormuş, Türkiye
Cumhuriyetini oradan yönetiyormuş, Tayyip’e bazen elma şekeri uzatırken, bazen
de sert çıkıyormuş.
Cemaat
Türkiye’yi, devlet yönetimini ele geçirmiş.
Hay bunları
görmez, yaşamaz olaydık.
X X X
İktidarın
milletvekili olan Hakan Şükür isimli şahıs haftanın iki gecesi Lig tv isimli
kuruluşa çıkıp maçları yorumluyormuş. Yeni işvereni Lig tv tarafından kendisine
ayda 150 milyar Törkiş lira para, trink diye ödeniyormuş.
Bu şahıs,
yapılan eleştirileri umursamıyor ve işe devam ediyormuş.
Önceki gece
Ordu’da oynanan Orduspor-Antalyaspor maçında tribünleri dolduran binlerce
seyirci, maçın başlama düdüğü ile birlikte topluca Atatürk’ün Gençliğe
Hitabe’sini bir ağızdan okumuşlar.
Hani
iktidarın yok etmeye yeltendiği anlamlı hitabe var ya, işte onu!
Fakat gelin
görün ki, adına Lig tv denilen kuruluş, bu muhteşem olayı ekran başındakiler
duymasın diye yayının sesini kısmış!
Hani hakeme,
oyunculara falan toplu küfürler olunca sesi kısıyorlar ya, aynen öyle!
Kuruluşun
sahibi olan büyük işadamı, medya patronu Mehmet Emin Karamehmet, ses kısılınca
herhalde Tayyip’ten azar işitmekten kurtulmuş ve rahatlamıştır!
Hay bunları
da yaşamaz olaydık.
**************
-NEREDESİNİZ
ÜNİVERSİTELER!
Sevgili
okuyucularım, yukarıda yazdıklarım, Türkiye’de sadece son birkaç gün içerisinde
olanlardan çok kısaca derlenmiş gerçek ve acı olaylar.
Türkiye’nin
bütün kurumları, bu olanları ve yapılanları sessizce, bir tenis maçı
izlercesine seyrediyor!
Oysa bu
ülkede üniversiteler var. Hele hele, hocaları deneyimli olduğu varsayılan,
geleceğe öğrenci yetiştiren hukukçulardan oluşan hukuk fakülteleri var.
Ülkede hukuk
çiğneniyor. Kişiye özel kanunlar çıkarılıyor. Hükümetin hoşuna gitmeyen
kararlar veren hakim ve savcılar derhal görevden alınıp sürgün ediliyor.
Yargı ele
geçirilmiş, hukuk iktidar eliyle bitirilmiş. Şimdi soruyorum:
Bu rezalet
konusunda bugüne kadar hangi üniversiteden ses duydunuz, hangisinden bir tepki
sesi yükseldi?
Hangi hukuk
fakültesinin “Aslan yürekli hukukçu öğretim üyeleri” ses verebildi?
Onlar o
fakültelerde geleceğin hakimlerini, savcılarını, avukatlarını ve hukukçularını
yetiştirdiğini zannederken, öğrencileri sorsa:
“Hoca, bu
olanlara ne diyorsun?..”
Onlara nasıl
bir yanıt verirler!
X X X
Üniversiteler,
bilimsel özerkliğin mabedidir. Üniversite hocası korkmaz. Üniversite hocası
onurlu insandır.
Tamam, bugün
üniversiteler de AKP’nin YÖK’ü eliyle esir edilmiştir ama korkaklığın,
ürkekliğin bu kadarı olmaz ki!
Yargı
iktidarın oyuncağı olmuş, adamına göre özel kanunlar çıkarılıyor, hukuk paspas
gibi çiğneniyor ve bizim üniversitelerimizden, özellikle de hukukçu üniversite
hocalarımızdan bir tek tepki yok.
Acaba bunlar
neden korkuyor?
Bu
yazdıklarımıza katılmıyor da olabilirler. O halde çıksınlar ortaya ve “Ey
millet, hükümetin yaptığı doğrudur, hukuk budur” desinler.
Yeter ki bir
ses versinler, bir şey desinler.
Geçmiş
yıllarda nice hukuk hocaları vardı, her türlü çileyi çekmek, hatta Ordinaryüs
Prof. Sıdık Sami Onar gibi, polisten dayak yemek pahasına fikirlerini
açıklamaktan korkmazlardı.
Ülkede bir
hukuksuzluk yaşandığı zaman ilk öne atılıp toplumu bilinçlendiren onlar olurdu.
Şimdi
maşallah, hemen her biri sütre gerisine çekilmiş, “Aman konuşursam başıma bir
iş gelir” korkusuyla gününü gün ediyor, ya da beklentilerini karşılamaya
çalışıyor.
Açık
söyleyeyim, AKP iktidarının “Kendi açısından” en büyük başarısı bu oldu.
Hukuku
oyuncak ederek ve yargıyı kullanarak toplumu korkuttular ve susturdular.
Üniversiteler dahil.
X X X
Emin
Çölaşan’ın notu: Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının duruşması bugün Silivri’de
başlıyor. Bugün binlerce Fenerbahçe taraftarı Silivri mahkemesinin önünde
toplanıp gösteri yapacak. Bugün orada ilginç olaylar olabilir.
SÖZCÜ
0 yorum:
Yorum Gönder
Teşekkürler...