Muhafazakar sanat oluşturmalıyız!

25 Mart 2012 Pazar


Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, ”Muhafazakar kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, ’muhafazakar estetik’ ve ’muhafazakar sanat’ın normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz” dedi.


Suriçi Grubu Platformu İstanbul Toplantıları’nın mart ayı onur konuğu olan Prof. Dr. Mustafa İsen, Türkiye’de 10 yıldan bu yana çok iyi işler yapan ve ülkeyi dünyayla yarışır hale getiren iktidarla hukuki anlamda pek çok yenilik yapıldığını ve ekonomik anlamda başarısını devam ettirdiğini belirterek, kültürel anlamda da diğer faaliyetlerle at başı giden bir hamleye ihtiyaç bulunduğunu
söyledi.

İsen, gelişmiş ülkelerde devletin kültür ve sanat alanında bizzat icracı değil, destekleyen aktör konumunda olduğunu ifade ederek, kültür ve sanat faaliyetlerinin, değişik isimlere ve yönetim modellerine sahip sivil toplum, yerel yönetim, üniversiteler ve bu alanda faaliyet gösteren sivil mekanizmalar aracılığıyla yürütüldüğünü anlattı.

Dünyada, ”Sanat Konseyi” adı altında merkezi bir yapılanmanın söz konusu olduğunu kaydeden İsen, ”Cumhuriyet döneminde devlet, kültür ve sanat alanında doğrudan hizmet sunan ve organize eden konumunda olmuş, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, Devlet Halk Dansları Toplulukları, Devlet Türk halk ve sanat müziği toplulukları gibi kuruluşlarla mevcut repertuvar ve sanat anlayışı, zaman zaman bazı başarılı idareciler elinde nispeten kaliteli bir şekilde tekrarlansa da devlet sisteminin sınırlayıcı ve bürokratik etkisi altında beklenen yaratıcı ivme kazanılamamıştır. Son 10 yılda da külli bir değişiklik
gündeme gelmemiştir. Başlangıçtaki yapı aynen devam etmektedir” dedi.

”İnsani gelişmişlik noktasında 92. sıradayız”

Türkiye’nin ekonomik bakımdan dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğunu, kişi başına düşen milli gelir seviyesinde de 50. sırada yer aldığını belirten İsen, Türkiye’nin, insani gelişmişlik noktasında dünyada 92. sırada yer alarak İran’ın gerisinde olduğunu söyledi.

Bunun, Türkiye’nin hak ettiği bir tablo olmadığını kaydeden İsen, insani gelişmişlik kriterinin daha iyi noktaya çekilebilmesi için kültür, eğitim, bilim, sanat, spor ve sağlık çalışmaları olması gerektiğini dile getirdi.

Mustafa İsen, sağlık dışındaki kriterlerin envanterinin tutulamadığını ifade ederek, kültür ve sanat faaliyetlerinin ciddi envanterle desteklenmesinin önemine işaret etti.

”KÖYDES ve BELDES gibi KÜLDES gündeme gelmeli”

Prof. Dr. İsen, devletçi anlayışın sonucu olarak, yeni ve orijinal sanat anlayışlarının ortaya çıkmadığını ve bir strateji geliştirilemediğini ifade ederek, bunların çözülmesi gerektiğini söyledi.

Ekonomik gelişmişlik bakımından daha aşağı olan ülkelerde kültür ve sanat yapılanmasının Türkiye’den daha iyi olduğunu belirten İsen, KÖYDES ve BELDES gibi KÜLDES diye bir projenin de gündeme gelmesi gerektiğini kaydetti.

Türkiye’nin KÜLDES projesine ihtiyacı olduğunu belirten İsen, şöyle konuştu:

”Taşrada iki tip kültür merkezi var. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önceki yönetimler çerçevesinde tamamen farklı bir bürokrasiyle oluşturduğu kültür merkezleri var. Anadolu şehirlerinin çoğunun ortasında adeta çürük diş gibi 30 yıldan beri devam eden kültür merkezi inşaatları vardır. Artık demode olmuştur pek çok şey ama bunlar yanlış planlama içinde devam ederler. Benim önerdiğim bu değil. Küçük ölçekli, çok amaçlı fonksiyon ifa eden, her beldede bir kültür merkezi. Halk, bu merkezde düğününü, lise müsameresini, anma gününü, siyasi toplantısını yapacak. Yanında küçük bir kütüphanesi olacak. Küçük küçük sanat
icra edilebilecek alanlardan meydana gelecek. Bu yapıldıktan sonra da bölgenin kültür ve sanatını ifa etmek üzere talep eden kişi ve kurumlara enstrüman, sahne desteği, kıyafet gibi küçük katkılarda bulunabileceğimiz mekanizma ile Anadolu’yu bir anda sanat fidanlığı haline dönüştürebiliriz. Devlet nasıl sanat yapılacağının kararını vermemeli, bizzat icracı aktör olmamalı. Devlet toplum
mühendisliği yapmayacak, ’İlla şu kültürel biçimlenme içinde olacaksın’ önermesinde bulunmayacak. Merkezlerle birlikte, devlet ortamı hazırlayacak ve o toplumun doğal kanalları içinde akan kültürel yapıyı rahatlıkla ifa ve ifade edebileceği bir yapı oluşturacak.”

”Korolar, iyi işlemedi”

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, devletin 1970’li yıllardan
sonra halk ve sanat müziği koroları kurduğunu belirterek şöyle devam etti:

”Üzülerek ifade ediyorum, İstanbul’u hariç tutuyorum, bunlar iyi
işlemedi. Elazığ’da bir devlet korusu var. Çoğu zaman konserlerinde, üzülerek
ifade ediyorum, koronun sayısı seyirci sayısından daha fazladır. Bunlar Elazığ’ın
kültürel yapısına da katkıda bulunmadılar. Buna karşılık Elazığ’da sivil çalışan
Halk Musiki Cemiyeti var. Bunların konserlerinde de yer bulmak mümkün değil. Ben
oturdukları, dernek olarak kullandıkları mekana gittim, affedersiniz bu kelimeyi
kullanacağım, it bağlasanız durmaz, kaloriferi yok, bir binanın uygun olmayan
bölümünde. Çünkü o insanlar kendi maaşlarından kestikleri parayla kira veriyor,
enstrümanları, kıyafetleri kendi ceplerinden alıyorlar. Şuna inanıyorum, Elazığ
Devlet Korosu’ndaki iki sanatçının yıllık maliyetini bu koroya devlet katkısı
olarak sunsak, elde edebileceğimiz verim, bu günkü konumlarından çok daha farklı
olacaktır. Çünkü o Elazığlı’nın ihtiyaç duyduğu bir yapı. Onlar Elazığ’ın mahalli
klasiklerini derleyerek, toplumla buluşturuyorlar. Öbür tarafta olduğu gibi daha
üsttenci ve farklı bir bakış açısıyla bunu gerçekleştirmeye kalktığınız zaman
ortaya bir olumlu tablo çıkmamaktadır.”

”Bu alanlar toplumla buluşamıyor”

Devletin tiyatro, opera, bale, senfoni, korolarda kadrolu sanatçıların en
az üçte birini, mesela balede yüzde 60-70’ini kullanamadığını belirten İsen,
”Bundan dolayı bürokratik anlayışla yönetilen, yeniliklere ve yeni nesillerin
katılımına kapalı kültür ve sanat kurumlarında, güncel, yenilikçi ve sivil bakış
açısıyla beklenen yaratıcı gelişmeyi hiçbir zaman görmek mümkün değildir”
dedi.

Bu alanların toplumla buluşmadığını, kucaklaşmadığını, toplumun ilgisini
çekecek faaliyetler ortaya koyamadığını ifade eden İsen, şöyle konuştu:

”Geçen hafta İskender Pala, şehir tiyatrolarının bir oyunu ile ilgili
eleştirel bir yazı yazdı. Şehir tiyatrolarında da durum farklı değildir. Her
defasında olduğu gibi bu kesimler, ’Efendim bu muhafazakar kesim zaten sanattan
anlamaz, size ne oluyor da bu işlere karışıyorsunuz, işinize bakın’ der gibi bir
karşılık verdiler. Kuş, tek kanadı ile uçmaz. Bu faaliyet, bu yapı yaptığı
işlerin bir uygarlığa dönüştürecekse, uygarlık mutlak surette kültür ve sanatla
el ele yürümek gibi bir yükümlülük çerçevesi içindedir. Muhafazakar kesimin nasıl
bir demokrasi anlayışı varsa, muhafazakar demokrasi diye bir şeyden
bahsedebiliyorsak, o zaman ’muhafazakar estetik’ ve ’muhafazakar sanat’ diye bir
şeyden de bahsetmek, bunun normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük
içindeyiz. Sivil inisiyatif ağırlıklı, yerel yaklaşımları, kültürün öz
dinamiklerini dikkate alan kurumsal yeniden yapılanmaya ihtiyaç var.”

”Kültür Sanat Konseyi” önerisi

Prof. Dr. Mustafa İsen, devlet tiyatrolarının 2009-2010 yılında 126
milyon 313 bin 864 lira bütçeye karşılık 146 oyun, özel tiyatroların 3 milyon
lira yardıma karşılık 152 oyun sahnelediğini, sinemada da 12 milyon lira destekle
193 film çekildiğini anlatarak, ”Kadrolu bürokratik sanat anlayışından vazgeçip,
çağdaş dünyadaki örnekler gibi Başbakanlığa bağlı ’Kültür Sanat Konseyi’
kurulmalı ve konsey eliyle devletin imkanları doğru kanallara aktarılmalıdır.
Devletin desteği hak edene devam etmelidir” dedi.

Şehir Tiyatroları’ndaki tartışmalardan sonra bir gazetede, ”Şehir
tiyatrolarında koltuk sayısı artırıldı, buna karşılık seyirci sayısı düştü”
şeklinde bir haber çıktığını anımsatan İsen, ”Ertesi gün oranın yönetmenlerinden
bir tanesi çıkıp ’Bizim sayıyla işimiz olmaz, seyirci az gelmiş, çok gelmiş,
kaliteden sorumluyuz’ dedi. Sanki bunlar birbiriyle zıt şeyler gibi. ’Bu toplum
kaliteden anlamıyor ne yapalım’ der gibi bir bakış açısıyla. Bu toplum, kaliteden
anlar, gerçek kaliteyi sunarsanız, seyirci sayısı da beraberinde artacaktır”
diye konuştu.

”Köhnemiş yapının değiştirilmesi gerekir”

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri İsen, artık köhnemiş yapının değiştirilmesi gerektiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:

”Devlet memuru ve sanatçı mantığından muhakkak surette vazgeçmek gerekir. Artık konservatuvarlar yüzlerce öğrenci mezun ediyor. Bunların projelerini alacak, değerlendirecek ve projeleri üzerinden performansa dayalı iş yapılacak yeni yapı ortaya çıkmalıdır. Bu alanda faaliyetlerin koordine edilmesi ve işbirliğinin desteklenmesi gerekir. Türkiye’nin 21. yüzyıl kültür ve sanat stratejisinin belirlenmesi gerekir. Bu alana ayrılan kaynakların etkin ve verimli kullanılması gerekir. Bütün bunlar yapılarak, devletin kültür ve sanat alanında ’icracı aktör’ konumundan mümkün olduğu ölçüde ’destekleyen aktör’ konumuna çekilmesi, memur sanatçı ve bürokratik sanat kurumları anlayışına son verilmesi gerekir. Türkiye’de artık bunun potansiyeli ve altyapısı vardır.”
REKLAMLARA TIKLAYARAK WEB SİTEMİZE DESTEK OLABİLİRSİNİZ

0 yorum:

Yorum Gönder

Teşekkürler...

 
Kemalist Kuvvet © 2011 | Designed by RumahDijual, in collaboration with Online Casino, Uncharted 3 and MW3 Forum
www.yuzde55.com